Abdullah Nefes - Şair
Muhteşem bir çocukluk geçirdim.
Ilgaz dağlarının, yaylaların, soğuk suların, karpuzu üç dakikada çatlatan suların çocuğuyum.
Yaylamız uzaktaydı eşekle üç buçuk saatte çıkardık. En büyük hayalim bir atımın olmasıydı. Bir gece -o eski köy evlerinde ahır oturma alanlarının altında yer alırdı- bir at kişnemesi ile uyandım. Merdiven başında idare lambası yanardı hep, o ışık altında ahıra baktım. Simsiyah bir at. Adını hemen o anda "Zeytin" koydum. Dedem bana almıştı. Daha altı ya da yedi yaşındaydım.
Babam memurdu ve köye yazdan yaza gidiyorduk. On yaşımda gittiğimde Zeytin yoktu yılkıya bırakılmıştı. Yılkının peşinde çok dolaştım ama bulamadım.
Bir hikaye olarak da yazdığım bu anı şimdiki çocukların hayatında rüya anlamında bile yok. Rüyanın bile bir gerçeklik zemini vardır ama biz bu iklimi yok ettik.
Not; yılkı; yaşlanan, işe yaramayan atların yeniden doğaya bırakılmasıdır.
24 ekim 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder